Binlerce yıldır Türk vatanı olan İran’ın Batı Azerbaycan Eyaleti’nde bulunan ve 5,200 km² yüzölçümüyle Dünya’nın en büyük ikinci tuz gölü olan Urmiye gölünün en derin yeri yaklaşık 16 metredir.
Türkiye Türkçesinde Urmiye, Azerbaycan Türkçesinde Urmu olarak adlandırılan Urmiye gölüne Farsça’da Urumiyə ve Orumieh, Süryanice Wurmê adı verilmektedir. Urmiye Gölü’ne Sümerce kaynaklarda da “Urmu” adının verildiği belirtilmektedir. Buna karşılık en eski adının Rezaiyeh olduğunu savunanların sağlam kanıtları yoktur. En eski Süryanice metinlerde ise “su beşiği” manasına gelen isimler kullanılmıştır.
Türk Dünyasında ortak coğrafi kavramları yerleştirmek bakımından, bu göle haritalarımızda yer aldığı şekliyle Urmiye Gölü demek yerine, göl çevresinde yaşayan Türklerin kullandığı adla anarak Urmu Gölü olarak anmak daha doğrudur.
Urmiye Gölü’nün doğusundaki Sehend Dağı(1707m), kuzey doğusundaki Savalan Dağı(4814), doğusundaki Bozquş Dağları(3302 m), kuzeyindeki Mişov Dağları(3155 m), kuzey batısındaki Zaqros Dağları(2800 m) ve Türkiye sınırına yakın bölgelerde de Mor Dağları (3807 m) Urmiye gölünün su havzasını oluşturmaktadır.
Urmiye Gölü’nün kenarında İran sınırları içinde kalan Kuzeybatı Güney Azerbaycan ve Batı Azerbaycan Eyaleti’nin başkenti olan Urmiye yer almaktadır. Şehir deniz seviyesinden 1330 m yüksekte yer almaktadır. 5 bin 200 km2′lik alanında Toplam 37 milyar metreküp su içerdiği tahmin edilen Urmiye Gölü’nün en geniş yeri kuzeyden güneye 135 km, doğudan batıya 55 kilometredir.
Urmiye Gölü’nün kıyısında kurulmuş olan Urmiye şehri ise, İran’da Tebriz’den sonra Azerbaycan Türklerinin en yoğun olarak yaşadığı şehir olmanın yanında İran’ın 10. büyük şehridir. Urmiye şehrinde ve çevresinde yaşayan nüfusun yüzde 90’ı Türk’tür. Türklere ilaveten yüzde 3 oranında Kürtler, Süryani ve Ermeni azınlıklar da bu bölgede yaşamaktadırlar.
Urmiye’de yetişen elmalar son derece meşhurdur. Üzümü de tercih edilir. Urmiye ve çevresinde yetişen tütünler de hayli tanınmıştır. Bu nedenle Urmiye önemli bir tarım bölgesi ve ticaret şehridir. Ana nüvesini Oğuz Türkleri’nin oluşturduğu Selçuklu Türkleri’nin 1184 yılında şehre ve bölgeye huzur getirmesiyle ticaret hayatı canlanmıştır.
Buharlaşma nedeniyle seviyesi yılda yaklaşık 0,6 m ile 1m arasında azalan Urmiye Gölü, UNESCO’nun Biosfer rezervidir. Gölün kıyısında Güney Azerbaycan Türklerinin en kadim şehirlerinden ve günümüzde bile nüfusunun neredeyse yüzde yüzünü Türklerin oluşturduğu Tebriz yer almaktadır. Urmiye Gölü’nün kuruması Tebriz Türklerinin yaşamının her alanını etkileyeceği için, Dünya Türklüğünün gündemindedir.(tabii Etgi yanlız Tebriz için yok belki tüm Urmiye, Erdebil vb gibi Başka şehirleride etkilemktedir).
Türkiye’de Türklüğün yücelmesi kavgası verenler, Güney Azerbaycan’da yaşanan olumsuz olaylara karşı Azerbaycan Türklerinin verdikleri her tepkiyi “Amerikan oyunu” olarak değerlendirme yanlışına düşmektedirler. ABD’nin Güney Azerbaycan ve İran Türklerini İran yönetimine karşı kışkırtma girişiminde bulunması ilk bakışta mümkün gibi görülebilir. Ancak derinlemesine yapılacak alternatifli analizlerin tümü, ABD’nin Güney Azerbaycan ve İran Türklerini desteklemeyi kendi çıkarına görmeyeceğini ortaya koymaktadır.
Türkiye’de Türklüğün yücelmesi kavgası verenler, Güney Azerbaycan ve İran Türklerinin özgürlük mücadelesine neden destek vermediklerini, Güney Azerbaycan ve İran Türklerinin özgürlüğünü Türklüğün Yeni Kızıl Elması olarak hedefe koymadıklarını açıklamak zorundadırlar.
Güney Azerbaycan Millî Hareketi’ni, Güney Azerbaycan’da yaşanan sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal ve çevresel süreç doğurmuştur. Urmiye Gölü ve çevresinde yaşananlar, Güney Azerbaycan Millî Hareketi’nin doğal yaşam konusunda da hassaslaşmasına yol açmıştır.
İran’ın Zanjan Üniversitesi’nden Muhsin Ahadnejad Reveshty ve Japonya’nın Chiba Üniversitesi’nden Yoshihisa Maruyama’nın ortaklaşa yaptıkları araştırmada 1976-2008 yılları arasında Urmiye Gölü’nde meydana gelen seviye değişikliklerini incelediklerinde yakın bir gelecekte ürkütücü bir durumla karşı karşıya kalınacağını ilmi verilerle ortaya koymuşlardır. Uzaktan algılama metodlarıyla uydu verilerinin incelenmesi sonucunda 1999-2009 yılları arasında Urmiye Gölü’nün alanı 5277 km2 azalmış, su seviyesinde 5 metreye varan seviye düşmesi yaşanmıştır. Bu eğilim devam ederse 2019 yılında göl alanı yaklaşık 2000 km2 azaltılmış olacaktır. 2011 yılında elde edilen görüntülerde de, Urmiye Gölü’nün 1/3 oranında daraldığı görülmektedir.
1995 yılındaki verilerle kıyaslandığında Urmiye Gölü’ne akan su miktarı 2011 yılında 25 Milyar metreküp azalmıştır. Göle akan suların büyük oranda azalması tuz oranını yükselterek litre başına 380 miligrama çıkarmıştır. Oysa Ölüdeniz’de bile, litre başına ortalama tuz oranı 275 gramdır. Göle su sağlayan kaynakların bu hızla azalması durumunda Urmiye Gölü’ndeki doğal yaşam 25 yıl içinde tamamen sona erecektir. Urmiye Gölü’ndeki doğal yaşamın korunabilmesi için her yıl 3 Milyar metreküp suya ihtiyaç duyulmaktadır.
1998-2001 yılları arasında Urmiye Gölü ve çevresine düşen yağış belirgin azalma göstererek 165 mm olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılından sonra Urmiye Gölü havzasında yağış miktarı önemli ölçüde artmasına rağmen Urmiye Gölü havzasındaki kuruma hızlanmıştır. İran’da yayınlanan “İtimad” gazetesinin haberine göre gölün seviyesi her gün 3 milimetre düşüyor.
Urmiye Gölü’nün kurumasını “iklim değişikliği”ne bağlamak isteyenlere “son derece yakın bir bölgede yer alan Van Gölü kurumazken neden Urmiye gölü kurumaktadır?” sorusu sorulmaktadır. Güney Azerbaycan’ın doğu ve batı bölümlerinde Urmiye gölüne akan nehirler üzerinde 8 baraj kurulmuştur. İran devletinin planlamasına göre bu bölgedeki baraj sayısı 20’ye çıkartılacaktır.(Barajların sayısı 8 yok Urmiye gölü Su Hövzesinde 40 tanedir).
Urmiye gölü ve çevresinde binlerce çeşit balık, kuş, bitki, hayvan ve çeşitli mineraller yer almaktadır. Tuzlu suda yaşayan küçük kırmızı canlılar(Artemiler) giderek azalıyor.
Doğal yaşam zenginliği bakımından Dünya’daki nadir göllerden biri olan Urmiye Gölü, başta Nazlıçay, Acıçay, Sofuçay ve Tatovuçay nehirlerinin üzerinde yapılan barajlarda ciddi miktarda su tutulması nedeniyle önemli oranda kurumaya başlamıştır. Urmiye gölü ve çevresi kuru tuzlu topraklara dönüştüğünden özellikle göçmen kuşlar için tuzak alanlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Göl ve çevresinde doğal yaşamın hızla bozulması, gölün önemli bir bölümünün tuzlu bir kara parçasına dönüşmesi karşısında İran devletinin ciddi tedbirler almamasının yanında konuya duyarsız kalması; Urmiye Gölü’nün planlı bir şekilde kurutularak Türklerin bölgeden uzaklaştırılmasının hedeflendiği iddialarını güçlendirmektedir. Diğer yandan doğal çevrenin korunması için duyarlık gösteren insanların çok şiddetli bir şekilde cezalandırılması, 16 Ağustos 2011’de İran Parlamentosu’nun Urmiye Gölü’nün sulanması için fon ayrılmasını reddetmesi de şüpheleri kamçılamaktadır.
Doğal nedenlerle ve diğer sorunlar nedeniyle hızlı bir şekilde veri toplama zor olsa da Urmiye Gölü’ndeki seviye değişimleri günlük, haftalık, aylık olarak izlenmesi elzemdir.
Urmiye Gölü’ne akan su kaynaklarının yeninden canlandırılması gerekmektedir. Bunun için bulut tohumlama(Cloud Seeding) başta olmak üzere pek çok tedbir almak gerekmektedir. Buna ilaveten diğer bazı nehirlerin sularını Urmiye Gölü’ne taşımak, göle su taşıyan nehirler üzerinde kurulan barajların su tutma politikalarını gözden geçirmek en acil çözümler arasındadır.
Urmiye Gölü’nün kurumasına karşı verilen mücadeleyi sadece Urmiye Gölü çevresinde yaşayanlara havale edemeyiz. Urmiye Gölü’nün sadece İran Türklerinin değil, Dünya Türklüğünün ortak mirası olduğunu unutmadan, doğal yaşam alanlarının yok olmasına karşı ortak mücadele yürütmeliyiz.
İran’da yapılacak her seçimde de, bu konu gündeme taşınmalıdır. Siyasetçilere Urmiye Gölü’nün kurumasına karşı alacakları tedbirler ısrarla sorulmalı ve bu konuda duyarsız olanlara destek verilmemelidir. Urmiye Gölü’nün kurumasına karşı verilen mücadeleyi tüm şehirlere yaymak, göle ilişkin günlük resimlerin ve videoların çeşitli internet sitelerine yüklenmesini sağlamak gerekmektedir.
Urmiye Gölü için verilen mücadeleyi göl etrafında yaşayan tüm halkların ortak mücadelesi haline getirerek, ABD’nin “Arap Baharı” projesinin bir başka ayağı gibi gösterecek tavır ve davranışlardan uzak durmak ve mücadelenin başarıya ulaşması için ben merkezli adımlar yerine ortak aklın ortaya çıkmasına çalışmak gerekmektedir.
İran parlamentosu, Urmiye Gölü’nün kurumasına karşı mücadele edenlerin sesini duymalıdır. Urmiye Gölü’nün kurumaması için duyarlık gösterenlerin hapsedilmesine, ailelerine karşı sert muamelelerde bulunulmasına derhal son verilmelidir.
Azerbaycan’daki hemen hemen tüm partiler bu konuda ortak bir tavır sergiliyorlar. Başta Sabir Rüstemhanlı, Ana Vatan Partisi’nden Fezail Ağamalı, Azerbaycan Millî Diriliş Hareketi Partisi’nin lideri Fərəc Quliyev, Yeni Azərbaycan Partisi’nden Siyavuş Novruzov və Ümid Partisi’nden İqbal Ağazade bu konuda pek çok kez beyanatlar verdiler. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de konu gündeme taşınmalı, İran’da hapse atılan Türklerin salıverilmesi için her türlü çaba sarf edilmelidir.
Urmiye kurursa, Türklüğün ak bahtında bir kara delik oluşacaktır. Urmiye Gölü’nün kurumasına karşı duyarlı olursak, pek çok konuda destek veremediğimiz İran’daki kardeşlerimizin gönlünü kazanmamız için yeni bir adım atmış olabiliriz.
Dr. Muhsin İdikut Kadıoğlu
هیچ نظری موجود نیست:
ارسال یک نظر